19 Ekim 2015 Pazartesi

EUROLEAGUE: A, B ve C Grupları Değerlendirmesi


Turkish Airlines Euroleague’in ilk aşaması 15 Ekim’de oynanan Pınar Karşıkaya- Barselona maçıyla başladı.  Turkish Airlines Euroleague’in A, B ve C gruplarında yer alan takımları değerlendirdim.

A Grubu:

Real Madrid: Her sezon çok iddialı kadrolarla Euroleague katılan Real Madrid, bazen bu kadroyu kullanamayan koçunun yüzünden, bazen de aradıkları mental sertliğe ulaşamayan oyuncuların yüzünden kazanamadıkları kupayı, 2 yıl üst üste kaybedilen finaller sonrası Laso'nun ekibiyle birlikte geçen sezon en sonunda kazandı. Böylelikle Euroleague’de şampiyonluk sayısını 9’a yükselttiler.

Real Madrid, Houston Rockets'a gidebileceği söylenen Sergio Llull’u, tekrar NBA’de oynamak istediği söylenen Sergio Rodriguez'i ve Rudy Fernandez’i takımda tutmayı başardı. Böylelikle Avrupa’nın en iyi dış adam rotasyonuna sahip olma özelliğini bu sezonda devam ettiriyor. Kaybedilen finallerin nedeni olan mental sertliği kapatan oyunculara (Maciulis- Nocioni gibi) hala sahipler. Fakat Slaughter’ın ayrılması Real Madrid’te ribaund konusunda bir eksiklik meydana getirdi. Ribaund konusunda 35 yaşında olmasına rağmen geçen sezonu olağanüstü geçiren Reyes’e büyük iş düşmekte. Fakat Reyes’in bu sezonda aynı performansı gösterip gösteremeyeceği büyük bir soru işareti. Aynı zamanda gerekli katkıyı alamadıkları pota altı oyuncularından Ioannis Bourousis ve  Salah Mejri’de takımdan ayrıldı. Bu isimlerin yerine pota altına Trey Thompkins eklemesi yaptılar. Böylelikle, Thompkins dış atış bulma konusunda Laso'nun elini biraz daha kuvvetlendiriyor. Fakat bu transfer tabiri caizse iki ucu keskin bir bıçak gibi. Çünkü Real Madrid’in koçu Laso. Laso, oyuncu süreleri ve rol dağıtımında büyük eksikleri olan bir koç. Yine zor anlarda yaptığı panik ve anlamsız hamleleri bu sene geniş rotasyonda yapma şansı büyük olasılık.

Real Madrid bu grubu lider olarak bitirecektir. Final-Four’un ve şampiyonluğun en büyük adayı. Tabii ki Laso, Real Madrid’in en büyük rakibi olmaya karar vermezse.

Fenerbahçe: Fenerbahçe, Obradovic yönetiminde tarihinin en büyük başarısını geçen sezon yakaladı. Yıllar sonra bir Türk takımı Final-Four oynamayı başarmıştı. (En son Efes Pilsen 2000-2001 sezonunda Final-Four’da oynama başarısı göstermişti.) Böyle bir ortamda Fenerbahçe taraftarının beklentisi bir iki oyuncu daha alıp şampiyonluğa oynarız iken Obradovic, Real Madrid’e kaybedilen maç sonrası ve Karşıyaka’ya kaybedilen seri sonrasındaki açıklamalarıyla taraftarının bu beklentisini boşa çıkaracağının sinyali vermişti. Tabiri caizse Obradovic devrim yaptı. Takımda sadece hücum yönü güçlü tüm oyuncuları takımdan gönderdi. Serhat Çetin, Semih Erden ve Emir Preldzic Darüşşafaka Doğuş’a, Andrew Goudelock Çin’e ve Nemanja Bjelica NBA takımlarından Wolves’e gitti. Gigi Datome, Pero Antic ve Ekpe Udoh’u transfer etti. Vesely’in son şampiyona sonrası geldiği noktayı da gördükten sonra bu dört isimle birlikte Fenerbahçe, Avrupa'nın en iyi pota altı rotasyona sahip oldu. (Ayrıca Ömer Faruk’ta hazırlık maçlarıyla gösterdiği performansla bu isimlerden süre kapacağını gösterdi.) Fenerbahçe pota altı geniş rotasyona sahip ve bu isimlerin hepsi farklı numaraya kayma özelliği var. Hatta takımdaki neredeyse herkes birden fazla numarada oynayabilir. Böylelikle Fenerbahçe çok esnek ve farklı rotasyonlar oluşturulabilecek bir kadro yapısına sahip oldu. Aynı zamanda Obradovic bu sezon takımın lideri konusu da çözmüş olabilir. Fenerbahçe benzer kontratlar almasına karşın Obradovic’in ona biçtiği rolü oynamak isteyen Sloukas’u, Karşıyaka’da takımın lideri olma rolü başaran Bobby Dixon’ı ve Pero Antic gibi lider karakterli ve önderlik rolüne vasıf  oyuncuları takıma kattılar. Aynı zamanda Sloukas ve Antic’in Final-Four’da oynamış ve şampiyonluk kazanan oyuncular olması Fenerbahçe’nin tecrübeli oyuncu konusundaki eksikliğinin neredeyse tamamen kapatılmasını sağladı.

Fenerbahçe bu hamleler sonucunda geçen sezondan çok daha sert ve çok daha mücadeleci bir takım yapısına sahip oldu. Aynı zamanda geçen sezonun oyun yapısından, liderlere, skor opsiyonlarına ve hücumda topun kimin eline değeceğine kadar bir çok ayrıntı değişime uğradı. Ek olarak, bireysel skor üretimi geçen sezona göre fazla değil.

Tüm soru işaretlerine rağmen aslında Fenerbahçe’yi başarıya götürecek olan üç etken olduğunu düşünüyorum. Eğer Hickman sakatlıktan çok etkilenmeyip belirli bir katkı verecek düzeyde dönerse, Sloukas ve diğer liderlik vasfına sahip oyuncular Obradovic’in onlara biçtikleri rolleri yapabilirlerse ve Bogdanovic skorer oyuncu yapısına bürünürse Fenerbahçe hedefine bu sezonda ulaşabilir.

Ben Fenerbahçe’nin bu grubu 2. bitireceğini düşünüyorum. Obradovic eğer düşündüklerini yapar ve Fenerbahçe’yi başarıya götürecek olan üç etkende gerçekleşirse Fenerbahçe’yi Final-Four’da yeniden görebiliriz. Fakat şampiyon olacaklarını düşünmüyorum. Eğer Fenerbahçe bu sezonda Final-Four yaparsa diğer sezon şampiyonluğun en büyük favorilerinden biri olur. Taraftarların düşündüğü ‘bir iki takviye sonra şampiyonluğa oynarız’ anlayışı diğer sezon için geçerli olabilir. Çünkü bu sistemin, bir önceki sistemden kalıcı başarı konusunda çok daha iyi olduğunu düşünüyorum.

Khimki Moskova: Son Eurocup şampiyonu, Euroleague’de Final-Four oynamayı hedefliyor. Yaptıkları transfer bunun en büyük göstergesi fakat gerçekten Final-Four yapabilecekler mi? Benim cevabım kesinlikle hayır.

Khimki denilince orantısız dış-iç dengesi ve korkutucu bir dış alana sahip olması akla geliyor. Evet Khimki Euroleague’nin en iyi 3 kısa rotasyonlarından birine sahipler. Rice gibi karar anlarını, kritik dakikaları çok üst seviyede oynayan ve Fin yıldız şutör guard Koponen’in yanına, Nba’den Rus combo guard Shved ve Slovenya milli takımının başrol oyuncusu Zoran Dragic ilave edildi. Yani bu geçiş oyununda hem tempo yapacak hem de doğru tercih yapacak isimlerin çokluğunu, sete set de hem yaratıcı hem bitirici isimlerinin olduğunu gösterir. Khimki, Dış alan konusunda çok iyiler ama peki iç alan konusunda? Ne yazık ki bu konu hiç iyi değiller. Eğer sakatlanmasaydı Avrupa’nın en iyi uzunlarından biri olabilecek Paul Davis’e sahipler fakat Paul hem yaşadığı sakatlık sonrası eski formunu yakalayamadı hem de ayak çabukluğuna kavuşamadı. Bu saydıklarıma ulaşsa bile bu kadar iyi dış alana sahip bir takımın oyununa ayak uydurabilecek bir isim değil. Aynı zamanda Khimki, ribaundları toplayacak ve pota altını karartabilecek bir uzuna sahip değil.

Khimki mükemmel derecede iyi bir dış alana sahip olmasa da top paylaşımı problemi, ribaundları toplama, dış-iç dengesinin olmaması sebeplerinden dolayı Final- Four yapabileceklerini düşünmüyorum. TOP-16’ya kalacaklar ve büyük ihtimal kendi evlerinde Real ve Fenerbahçe’ye mesaj vereceklerdir ama dış-iç dengeyi sağlayamadan bir takımın başarılı olacağını hep birlikte göreceğimizi düşünüyorum.


Bayern Münih: Bayern Münih denilince akla gelmesi gereken şey yaptığı yatırımlarla Alman basketbolunun yükselmesine sebep olmasıdır. Fakat bu yatırımlar bir başarıya dönüşmüş değil. Pesic, Avrupa’nın önde gelen koçlarından biridir ama takımını istikrarsız olmasına engel olabilmiş değildir. Ama Bayern Münih yönetimi Pesic’e güvenmeye devam ediyor.

Eğer Bayern Münih’in bir maçına bakacak olursanız Pesic’in size keyif veren bir takım izleteceğine emin olabilirsiniz. Bayern Münih’in kısaları hem yaratıcık konusunda ve savunma konusunda olağanüstü derece iyilerdir. Savunma sonrasında atılacak sayılarda güzel hareketler görebileceğinizi garanti ediyorum. Fakat basketbolda maç kazanmak istiyorsanız güzel hareketlerle sayılar atmanız yetmiyor.

Bayern Münih’in üstün olduğu taraflardan biri John Bryant ve Deon Thompson gibi orta mesafesi olan uzunlara sahip olmaları ve kısa Amerikalılara alan açacak olmalarıdır. Yani bu durum yarı saha hücumlarında kolaylıklar sağlayacaktır. Fakat John Bryant ve Deon Thompson hücumda alan açacak olsalar da, Bayern Münih’in kısalarının hızlı oyunlarına ayak uyduracak uzunlar değiller. Ayrıca Fenerbahçe gibi takımların pota altı oyuncularına karşı zorlanacakları da çok belli. Aynı zamanda Bayern Münih’te 4 numara savunmasını yapabilecek bir oyuncuya da sahip değiller. Bayern Münih belki pota altı savunmasından önemli oyunculara sahip olmasa da geçtiğimiz sezon yakaladığı yükselişi Alman Milli takımıyla Avrupa Şampiyonası’nda da devam ettiren Paul Zipser gibi çok önemli bir kısa forvet savunmasını yapabilecek bir oyuncuya sahipler. 

Pesic eğer istediği oyunu sahaya yansıtabilirse Real Madrid, Fenerbahçe ve Khimki’nin arkasından Bayern Münih’in grubu 4. sırada bitirerek TOP-16’a kalma şanslarının olduğunu düşünüyorum.


Kızıl Yıldız: Kızıl Yıldız ismini duyduğunuzda ya arkasına Partizan gelir ya da yetiştirdikleri genç oyuncuların başka takımlara transfer oldukları. Kızıl Yıldız geçen sezon liginde Partizan’ı süpürerek şampiyon olmayı başardı ve onların en önemli isimlerinin hepsini kaybettiler. Tabii ki de takımın en önemli ismi olan Boban Marjanovic’i de.

Kızıl Yıldız geçen sezonun başarı mimarı oyuncuları kaybetse de yerlerini de onların açığını kapatabilecek hala kaybetmedikleri gelişime açık oyuncuları var. Geçen sene oyununda önemli gelişim sağlayan Luka Mitrovic’le beraber kadrodaki Marko Tejic, Nemanja Dangubic ve Stefan Nastic gibi isimlerin Kızılyıldız’ın en azından tekrardan TOP 16 seviyesini görebilmesini sağlamaya çalışacaklardır. Tabii bu oyuncuların yanında Kızıl Yıldız’ın TOP 16 yapmasını sağlayacak bir taraftar kitlesine sahipler. Kendi evinde yapacakları Bayern Münih ve Strasbourg maçlarını taraftarların gücü sayesinde kazanma şansları çok yüksek. Tabii ki bunlar iyimser senaryolar.

Kızıl Yıldız geçen senenin kemik kadrosundaki Marcus Williams, Jenkins, Kalinic ve Boban Marjanovic gibi isimlerin ayrılmış olması kadro yapısının geçen seneden oldukça farklı olması sonucunu doğurdu. Bunun sonucunda alınan isimlere baktığımızda kadronun geçen sezondan daha zayıf olduğunu görüyoruz. Skor gücü olan kısalara sahip olmadıkları çok net biçimde belli. Aynı zamanda ribaund problemi var. Avrupa’da ribauntlarla ve verimlilik puanıyla çok üst seviyede olan Boban Marjanovic’in yerine alınan Sofoklis Schortsanitis her ne kadar hücumda önemli bir silah olsa da ribaund konusunda oldukça zayıf. Aynı zamanda pota altı savunmasını yapabilecek bir uzuna sahip değiller.

Kızıl Yıldız’ın bu değerlendirmeler sonucunda oldukça zayıf olduğu net bir şekilde görülüyor. Bayern Münih ile 4. sırayı elde etmek için çarpışacak olan Kızıl Yıldız’ın yenilenmiş bir takım olması ve buna karşın Bayern Münih’in oturmuş kimyası bulunması dolasıyla Kızıl Yıldız’ın bu sene Euroleague bu aşamada veda edeceklerini düşünüyorum.

Strasbourg IG: Son dönemlerin milli takım seviyesinde en başarılı takımlarından biri Fransa Milli Takımı olsa da bu başarı kulüp düzeyinde hiç yoktur. Strasbourg IG, Fransa Ligi’nin normal sezonunu 1. sırada bitirse de finalde Limoges’e kupayı kaybetmiştir. Bu seneye de takımın başında aynı zamanda Fransa milli takımının da koçluğunu yapan Vincent Collet bulunuyor. Sezona, geçen sezonun en önemli isimlerinden olan Antoine Diot, Ali Traore, Tadija Dragicevic, Anthony Dobbins ve Axel Toupane’suz giriyor. Bu oyuncuların yerine alınan Rodrigue Beaubois işler düzen dışına çıktığında skor gücü artan, savunmada baskı yapabilen bir oyuncu. Guard pozisyonunda yer alan Mardy Collins ise oyuna çok yönlü katkı beklenen bir isimlerden biri. Pota altı oyuncularından olan Bangaly Fofana savunma konusunda iyi.  Vladimir Golubovic ise takımın pota altından skor yükünü karşılayacak.

Strasbourg IG, ortalama üstüne yakın oyunculara sahip olsa da bu oyuncular Euroleague takımını bir üst aşamaya taşıyabilecek oyuncular değildir. Bu grubun sonuncusunun Strasbourg IG olacağını düşünüyorum. Fakat Strasbourg IG, diğer aşamaya geçmek için bilet almaya çalışacak takımların kaderiyle oynayacak olan takımdır. Bayern Münih veya Kızıl Yıldız’tan alabilecekleri bir galibiyet kaybeden tarafın havlu atmasına sebep olabilir.



B Grubu:


Olympiacos: İvkovic’in oluşturduğu bu takım Euroleague’de 4 sene içinde 3 defa final oynayıp 2’sini kazanmayı bildi. İlk sene bu takımın başarısı için peri masalı tabiri kullanıldı. 2. senenin sonundaki başarı sonrasında bazıları peri masalı demeye devam etti. Ama artık bu takımın başarıları için peri masalı tabirini kullanmak oldukça anlamsız. Olympiacos’ta Spanoulis etrafında kurulmuş bir takım var. Spanoulis’in etrafındaki oyuncuların büyük oyuncu olduğunu, başka takımlarda büyük görevler alamayacağını düşünebilirsiniz ama o oyuncular Olympiacos’ta olunca Euroleague’de en kötü başarı Final-Four oluyor.
Olympiacos, Avrupa’nın en iyi oyuncularından birine sahip. Aynı zamanda en sinir bozucu. Onun üzerinde mükemmel savunmaya yapabilirsiniz. İlk yarıyı hiç sayı atmadan bitirmesini sağlayabilirsiniz. Ama 2. yarıda o bir anda maçı Olympiacos lehine koparmayı başarabilir. Ya da Spanoulis o maçta hiç sayı atmamış olsa bile öyle bir anda üçlük atar ki maçı kazanacağının sinyalini verir. Kısacası sahada Spanoulis varsa en kötü gününde bile sahada maçı kazandırabilecek bir oyuncusu var demektir Olympiacos’un. Olympiacos’ta koçlar, oyuncular gidebilir ama gitmeyecek iki oyuncu vardır: Evet biri Spanoulis. Diğeri Printezis. Sistemin iki temel direği takımda olduğu sürece yanlarına kim gelmiş önemi yok. O kişi bu takımda oynayıp parlayacaktır. Aynı zaman Olympiacos çok iyi savunmacılara sahip olmamasına rağmen istediği zaman takım halinde Avrupa'nın en ''pis'' savunma yapabilen takımlarından birisi haline gelebiliyor. Bunun örneğini en net bir biçimde kazandıkları 2 Euroleague finallerinde gördük. Bu sene Patrick Young ve DJ Strawberry gibi sisteme adapte olup parlamaya müsait atlet oyuncu transferleri yaptılar. Bunlar Olympiacos’un bize son 4 senede öğrettiği şeylerdi. Peki gerçekler aleminde neler oluyor?
Bu sene giden oyuncular Olympiacos gibi bir takıma bile yara açabilecek oyuncular. Ama söz konusu Olympiacos olunca bunun etkisinin çok fazla olduğunu düşünmüyorum. Aldığı oyuncuların giden oyuncularının yerini dolduracağını düşünüyorum. Bir tanesi dışında. Kostas Sloukas, artık lider olmak istediği bir takımı isteyip Fenerbahçe’ye gelmesinin ardından Olympiacos, EA7 Milano’dan Daniel Hackett’i aldı. İtalya’da daha az sorumluluk alan Daniel Hackett’in Sloukas’ın yerini doldurabilecek bir oyuncu olduğunu düşünmüyorum. Olympiacos’un bu seneki hayal kırıklığı Daniel Hackett olabilir. Özellikle bu seneki Avrupa Şampiyonası’nda gördüğümüz Spanoulis’in fazla top kayıpları ve berbat şut yüzdeleri sonrasında Daniel Hackett’e çok fazla yük düşerken o bunu başarabilecek mi? Merak konusu. Aynı zamanda Olympiacos son 4 sezondur olduğu gibi bu sene iyi bir rotasyona sahip değil.
Olympiacos ile ilgili tahmin yapmak oldukça zor bir şey. Çünkü Olympiacas her an her şeyi yapabilecek bir durumda. Büyük ihtimal bu grubu 1. bitireceklerdir. Peki sonrası? İşte o tam bir muamma. Bir anda TOP 16 elenebilirler ve o zaman ‘ya abi zaten belliydi, bu kadroyla anca bu kadar olabilirdi’ diyebiliriz. Ya da bir anda Final- Four yapıp finalde bilmem kaç sayıdan geri dönüp şampiyon olunca ‘adamların karakterlerine işlemiş, her sene bunu yapıyorlar’ da diyebiliriz. Zamandan daha çok Spanoulis’in insan üstü performansları Olympiacos’un neler yapabileceğini gösterecek. 

Anadolu Efes: İvkovic’in Olympiacos’ta oluşturduğu iskeletinin neler başardığını yukarda anlattım. Şimdi aynısını yenilenmiş ve iddialı kadrosuyla Anadolu Efes’te başarıp, Final- Four yapma zamanı. 
İvkovic geçen sezonu aslında geçiş sezonu olarak görmüştü. Bu yüzden sezon biter bitmez Anadolu Efes transfer çalışmalarına başladı ve gerekli transferleri yapıp köşesine çekildiler.

Yapılan transferler sonucunda Anadolu Efes’in geçe sezona kıyasla pota altı rotasyonunun çok daha alternatifli olduğunu görüyoruz. Bryant Dunston, Alex Tyus, Derrick Brown transferleri ile Saric’i eklersek pota altı oyuncularının hem daha sert olduğunu hem de takımının uygun iç-dış dengesini sağlayacak oyuncular olduğunu görebiliyoruz. Takımın en büyük eksiklerinden biri olan takımı yönlendiren ve gerektiğinde sıkışıklığı giderebilecek oyuncu eksikliğini Jayson Granger hamlesiyle çözüm buldular. En önemlisi İvkovic’in takımın iskeletini oluşturmak istediği genç oyuncular önemli derecede tecrübe kazandı. Cedi Osman’ın hem geçen sezon hem de Avrupa Şampiyonası’nda gösterdiği performans bu duruma örnektir.

Anadolu Efes’in en önemli sorunlarından bir tane ise saf skorer oyuncusunun olmayışıdır. Bunun için eğer Huertal düşünülüyorsa peki takımı yönlendiren ve oyunu açan guard kim olacaktır sorusu gündeme geliyor. Bu derece iyi bir pota altı rotasyonu elde edilen sezonda Anadolu Efes guardlarının güven vermemesi üzücü bir durum.

Anadolu Efes’te hem saf skorer olmayışı hem de Thomas Huertel’in takımın toplu oyuna katkı yapabilecek bir oyuncu olmadığını düşünmem ve liderlik gibi vasıflarının beni tatmin etmemesi sonucu Anadolu Efes’in Final- Four hedefinin hayal olduğunu düşünüyorum. Bu gruptan 2. olarak çıkacaktır ama TOP 16 onlar için oldukça zor geçecektir.

Emporio Armani Milano: Geçen sezon Luca Banchi’yle yoluna devam eden Emporio Armani Milano’un İtalya Ligi’nde Sassari’ye yarı finalde elenmesiyle, yönetim çareyi koç değişikliğinde arama kararı aldı. Milano’nun başında artık tecrübeli koç Jasmin Repesa var. Emporio Armani Milano sadece koç değişmekle yetinmedi, takımı sil baştan kurdu. Gentile ve Cerella dışındaki bütün oyuncularıyla yolları ayırdılar.  Bunun en başlı nedeni geçen sene TOP 16’da yedikleri 85 sayı ortalamayla en kötü savunma performansına sahip olmalarıdır. Milano, bu sene yaptıkları transferlerle daha sert bir takım olacaklarının sinyalini verdiler. Kısa savunması için Cinciarini, Jenkins ve Lafayette aldılar. Çember savunması için Gani Lawal’i aldılar. Savunma konusunu bu transferle halleden Milano, hücum yönünü Gentile, Simon ve McLean’e verecekler.

Savunma konusunda daha iyi olmalarına karşın sert savunmalar karşısında düzen dışı skor üretebilecek bir tek Gentile var. Aynı zamanda 5 numara olan Gani Lawal mükemmel savunmacı olmasına karşın skor üretme potansiyeli hiç yoktur. Milano geçen sezona kıyasla daha az yiyecektir ama daha az da atacaktır.

Milano grubun kolay olmasının avantajını kullanıp, Laboral maçlarını kazanırlarsa grubu 3. olarak bitireceklerini düşünüyorum. Ama TOP 16’da savunmaların iyicene sertleşmesiyle birlikte Milano’nun skor üretecek iyi oyuncuları sahip olmaması daha fazla ileriye gitmelerine engel olacaklardır.


Laboral Kutxa Vitoria: Laboral Kutxa, Avrupa’daki en köklü basketbol takımlarından bir tanesi. Bir zamanlar Final- Four favorisi olan bu takım artık yeniden kendini orda görmek istiyor.

Son zamanlarda Laboral Kutxa Vitoria denildiğinde insanların aklına gelen ilk şey istikrarsızlık oluyordu. Çünkü geçen sezon Laboral Kutxa Vitoria, 3 koç ile çalıştı. Aynı zamanda Euroleague’de 19, ACB’de 24 oyuncu Laboral Kutxa’da oynadı. Laboral Kutxa artık istikrarsızlık ve belirsizlikle anılmak istemiyor. Bunun için bazı hamleler yaptılar. Takımın başına Hırvat koç Velimir Perasovic getirildi. Uzun rotasyonu için Darko Planinic ve Bourousis’i kadrolarına kattılar. Kısa rotasyonunu daha iyi seviyeye getirmek için Jaka Blazic’i aldılar. Böylelikle Laboral Kutxa’nın kısa rotasyonu geçen sezondan daha iyi seviye geldi. Laboral’in bütün kısaları tempolu oyunu seviyor. Bu durumda Avrupa’nın en iyi Davis Bertans için büyük avantaj sağlıyor. Laboral kısaları açısından iyi olsa da uzun rotasyonu açısından oldukça kötü durumda. Çemberi savunabilecek, ayakları hızlı bir uzuna sahip değiller. Aynı zamanda uzunların, kısaların tempolu oyununa ayak uydurma olasılıkları oldukça düşük.

Laboral kolay bir grupta olmasının avantajını kullanarak, 4. Olarak gruptan çıkmayı başaracaktır. Ama konu TOP 16 olunca Laboral Kutxa’ya orda meleklerin yardım etmesi gerekiyor.

Cedevita: Jasmin Repeša’nın ayrılmasından sonra takımın başına yardımcı koç Veljko Mrsic geçti. Geçen sezon takımı başarıya ulaştıran Roko Ukic ve Marko Tomas takımdan ayrıldı. Ama yerlerine alınan Jacob Pullen ve James White bu eksikliği kapatacaktır ve hatta takımı daha iyi seviyelere getireceklerdir. Çünkü Cedevita, Ukic’in ne zaman saçmalayacağını ya da Marko’nun ne zaman sakatlanacağını beklemekten kurtuldular.

Cedevita, Miro Bilan gibi her yıl üstüne koyarak oyununu bir üst seviyeye çıkaran, Marko Arapovic, Lovro Mazalin ve Karlo Zganec gibi bir çok genç isme sahipler. Tabii bu durum tecrübe sorununu beraberinde getiriyor. Koçları da ilk defa böyle bir takımın başında yer alıyor. Cedevita, savunma konusunda da oldukça eksiklere sahip bir takım.

Kısacası Cedevita için söylenecek şey zevk veren bir takım olacaklarıdır. İleride Avrupa’nın şampiyonluğa oynayan takımlarında izleyeceğimiz gençleri şimdi Cedevita forması altında izliyor olacağız.

CSP Limoges: Bir zamanların Avrupa devi 2000’li yılların başlarında ortadan kaybolmuştu. Fakat son 2 sezondur kendi liglerinde mutlu sona ulaşma başarısı gösteriyorlar.

CSP Limoges eski günlerine dönmeye başladı mı? Evet. Peki Euroleague’de başarı kazanacak kadar mı? Kesinlikle hayır. Fakat Limoges, çaylak olmaktan kurtuluyor ve tekrar bu seviyelere alışıyor. En önemlisi de kazanma alışkanlığı takımın kimyasına işleniyor. Limoges oldukça iyi bir kısa rotasyona ve tecrübeli Fransız pivot Ali Traore’ye sahip. Hücum konusunda ne kadar iyi takım olsalar da savunma konusunda oldukça kötüler.

Limoges, Euroleague bu aşamada veda edecektir ama şansları yanlarında olduğu bir gün kimsenin kazanmasını beklemediği maçlarda galibiyet alacaklardır.


C Grubu:

FC Barselona Lassa: Eğer takımınızın adı Barselona’ysa ve İspanya’daki 3 kupada da finale kalıp hepsinde Real Madrid’e kaybetmişseniz ve Euroleague’de bırakın şampiyon olmayı Final-Four’a bile kalamazdıysanız ortada ciddi bir başarısızlık vardır. Ya bunun cezası koça kesilir ya oyunculara ya da her ikisine de. Barselona bunun cezasını koça kesmek yerine kadroda ciddi revizyona gitti.

Barselona’nın geçen senesi başarısızlıkla geçmiş olmasına rağmen onları başarıya taşıyan bir sistemleri var. Bu takımın tekrar başarılı olması için yeni gelen oyuncuların sadece sisteme adapte olması gerekiyor. Barselona pota altı sertliği için Vezenkov-Lawal kadrosuna kattı. Ayrıca Samardo Samuels eklemesiyle pota altından Tomic dışında skor üretebilecek birine daha sahipler. Aynı zamanda 3 numara için soğukkanlığıyla bilinen Perperoğlu’nu aldılar.

Oyun sıkıştığında skor üretebilecek oyuncu klansmanına  girebilecek Arroyo’yu kadrosuna kattılar. Ama hem onun yaşlanmış olması hem de savunmasının iyi olması bir sorun oluşturuyor. Yaşlılık demişken evet Navarro 1 sene daha yaşlandı ve sakatlıklarla uğraşmaya devam ediyor. Onun ne kadar katkı sağlayacağı bir soru işareti. Aynı zamanda Alex Abrines’in kronik kasık sakatlığı yüzünden potansiyelini hala parkeye yansıtabilmiş değil. Barselona hedeflerine ulaşmak istiyorsa Abrines’in potansiyelini parkeye yansıtması gerekiyor.

Pascual, Barselona kariyerinin en zor sezonuna başlıyor. Katalan takımının başkanlığa aday olanları takımın başında Pascual’i istemediklerini açıkça belirtmişti. Kaç yıldır dokunulmaz olan bir koç için bu bir baskı unsuru. Ayrıca Real Madrid hala çok iyi kadroya sahip ve Final- Four hedefleyen takımlar iyi kadro kurdu. Barselona bu gruptan çıkmayı başaracaktır ve TOP 8 kalmayı da başaracaktır ama Final- Four gelir mi? Final- Four’u isteyen ve onun için çabalayan takımların sayısı Barselona’dan daha fazla. Barselona’nın çok şey yapması gerekiyor ama koçun sistem takıntısı yüzünden işler sıkıştığında B planı yapmayan Pascual’ın eğer Final- Four istiyorsa C planı bile yapması gerekiyor. Yeter mi? Yetmeme şansı daha yüksek.

Panathinaikos: Yukarıda Barselona için ne dediysem Panathinaikos için geçerli. Ezeli rakipleri ligi kazanıp, Euroleague’de final oynamıştı. Panathinaikos sadece lig kupasını kazanmıştı. Fakat Panathinaikos, Barselona’dan farklı olarak cezayı koça kesti. Dusko Ivanovic ile yollar ayrılıp takımın başına Sırbistan Milli Takımı’nın koçu Aleksandar Djordjevic getirildi.

Aleksandar Djordjevic, Sırbistan Milli Takımı’nı yüksek tempoyla oynatıyor. Peki aynısını Panathinaikos’ta yapacak mı? Evet kesinlikle yapacak. Dusko Ivanovic takımı yüksek tempoyla oynatmak istemişti ama o zamanki kadronun oyuncularının ağır olması sebebiyle bunu gerçekleştiremezdi. Ama Aleksandar Djordjevic hem o oyunculardan kurtuldu hem de ayakları hızlı oyuncuları aldı. Ayrıca takımda Vrankovic, Pappas, Diamantidis, Fotsis gibi dış şut katkısı fazla oyuncular mevcut. Her şeyden öte her takımda olması gereken Dimitris Diamantidis gibi bir oyuncuya sahipler. Avrupa basketbolunun en iyi taraftarladan birine sahip olmaları da ayrı bir avantaj. Miroslav Raduljica gibi son 2 yıl içerisinde oyunun hücum yönünde ciddi aşama kaydeden bir oyuncuya sahipler. Tek sorunları savunma.

Geçen sezonki ortalama kadro üzerinden iyi kadro seviyesine atladı Pana. Bu grubu lider veya 2. olarak bitirecektir. Son sezonlarda olduğu gibi TOP 8 kalacaklardır. Eğer Real, Fenerbahçe gibi takımlarla eşleşmezlerse biraz şansla Final- Four yapabilirler. Ama kesin olan bir şey var: Panathinaikos geri dönüyor.

Lokomotiv Kuban: Lokomotiv Kuban geçen sezonun EuroCup’ta şampiyonluk adaylarından biriydi. Sakatlıklar dolayısıyla Unics Kazan’a çeyrek finalde kaybettiler. Geçen sezon EuroCup’u kazanıp Euroleague direk katılmayı hayal eden Lokomotiv Kuban bu hayalini doğrudan gerçekleştirememiş olsa da wild cardı almasıyla bu sezon Euroleague’de mücadele edecek.

Takımın başına 2013’de Olympiacos ile Euroleague şampiyonluğu yaşayan Yunan koç Bartzokas getirildi. Kuban yaz döneminde Chris Singleton, Victor Claver, Ryan Broekhoff ve Fesenko gibi Euroleague seviyesine uygun potansiyelli yıldızları aldılar.

Kuban oldukça dengeli bir kadroya sahip. En önemli artıları oyuncuların 1’den fazla numarada oynayabilir olması. Aynı zamanda 3-4 numaralarının ribaund sezgisini yüksek olup ribaundları büyük katkı sağlayabilecek oyuncular olması da diğer bir artısı. En büyük eksikliği ise yaratıcı oyuncu sayısının oldukça az olması. Delaney sakatlanınca bireysel yaratıcılıktan sayı üretecek oyuncusu kalmıyor. Belki Draper. Ama o da daha çok savunmasıyla öne çıkan oyuncu.

İlk 2’nin belli olduğu ama diğer dört takımın 3. ve 4.’lük savaşma ihtimali olan bir grupta yer alıyor Kuban. Kuban’ın diğer takımlardan daha üstün olması sebebiyle 3.’cü olup TOP 16 sıralamaya etken edecek ve belki de turu geçebilecek bir takım olduğunu düşünüyorum.

Pınar Karşıyaka: Geçen sezon peri masalı gerçekleştiren takımlardan birinin adı Pınar Karşıyaka. Türkiye Ligi’ni kazanarak, Euroleague katılmaya hak kazandılar. Bu onların burada ilk seneni. Ortalama bir basketbol takımı olmanın dezavantajlarını onlar da yaşadı. Şampiyonluğun mimarları olan Bobby Dixon, Jon Diebler ve D.J Strawberry kaybettiler. Ama yerlerine oyuncu almayı başararak Joe Ragland, Justin Carter  ve Josh Carter kadrolarına kattılar. Kısacası Pınar Karşıkaya’da değişen tek şey oyuncuların isimleri. Ruh hala aynı ve tarafları başarıya daha fazla aç.

Pınar Karşıkaya uzun rotasyonu için Colton Iverson ve Kerem Gönlüm’ü transfer etti. Kısa rotasyonu için de Fenerbahçe’den Kenan Sipahi’yi kiraladı. Giden oyuncuların yerine alınan isimler Karşıkaya’nın basketbol sistemini koruyacaktır. Alınan uzunlarda pota altı savunması için önemli isimler. Tek sorun oyuncuların ne kadar sürede takıma adapte olacağıdır.

Eğer oyuncular adaptasyon sorunu yaşamazlarsa Pınar Karşıkaya bu grupta napar sorusunun cevabını net olur. Kendi evlerinde rakip kim olursa olsun taraftarı ile birlikte maçları kazanır ve TOP 16 kalır. Sonrası mı? Tecrübe kazanma maçları olur.

Zalgris Kaunas: Zalgris hemegonyası artık bitmek üzere. Ama hala Litvanya ekolüne sahipler. Hiç kimsenin beklemediği anda her şeyi yapabilirler. Aynı zamanda Zalgris bu sene yaptığı hamlelerle en azından kadro zenginliğini arttırdı. Bunun yanında Avrupa'nın en etkili salonlarından birine ve seyircisine sahipler. Kalnietis ve Seibutis hamleleriyle topa yön veren oyunculara sahip oldular. Ayrıca Jankunas'ın oluşturacağı şut tehdidi, guardlara kolaylık sağlayacaktır.
Takımın geçen sezon skor yükünü çeken James Anderson'ı kaybettiler ve onun yerini karşılayacak birini almadılar. 5 numara pozisyonları bu sene de sıkıntılı. Aynı zamanda Pocius, Javtokas ve Kalnietis'in geçmişlerine baktığımızda büyük sakatlıklar ön plana çıkıyor. Onların herhangi bir sakatlığında yerlerini dolduracak oyunculara sahip değiller.
Zalgris’in tarihi, kültürü ve seyircisi faktör olarak değerlendirildiğinde TOP 16 yapma şansları var. Ama bunların yeterli olacağını düşünmüyorum. Grubu Gora’nın önünde bitirerek Euroleague veda ederler.

Stelmet Zielona Gora: Zielona Gora geçen sezonun Polonya şampiyonu. Şampiyon olan kadronun en önemli ismi Quinton Hosley’i Yeşil Giresun’a gönderdiler. Polonya’nın geleceğini oluşturacak olan Mateusz Ponitka’yı transfer ettiler. Aynı zamanda geçtiğimiz sezon Türkiye’de Gaziantep forması giyen Borovnjak takıma kattılar.

Gora bu organizasyona 2. defa katılıyor. Polonya ülkesi için iyi bir kadroya sahipken Euroleague seviyesi için ortalama altı bir kadroya sahipler. Ama onlar için en önemlisi Polonya Basketbol Milli Takımı’nın geleceğini oluşturan Mateusz Ponitka, Avrupa’nın en üst organizasyonda oynamaya başlayacak.

Gora taraftarının belki hayalleri gruptan çıkmak olabilir ama hayalin gerçekleşme şansı hiç yok. Gora’nın teknik heyeti bir önceki katıldıkları Euroleague’de aldıkları galibiyet sayısını 2’den 3’e çıkartmaya çalışacaktır. Gora bu grubu kendi evlerinde alacakları galibiyetlerle bitirecektir. Belki 2 galibiyet belki 3. Ama en önemli soru o galibiyetleri hangi takımlara karşı alıp, hangi takımların başlarını yakacak olmasıdır. Fakat Gora galibiyetlere rağmen bu grubu sonuncu olarak bitirecektir.


Hiç yorum yok: